Kitap Önerisi “Şeker Portakalı”, Jose Mauro De Vasconcelos Edebiyat Dünyasının en ilginç yazarlarından birisi. Nedeni ise yazarlığını uzun yıllar keşfedememesi ve hayatın onu birbirinden alakasız işlere sürüklemesi ve yaşadıkları ile içinde barındırdığı hikayesini yazmaya karar vererek edebiyat dünyasında yer alması.
Hayatında bir çok farklı işte çalışan ve içinde kendine göre bir hikaye geliştiren yazar en sonunda bunu kağıda dökmeye karar verir ve on iki gün gibi kısa bir sürede kitabını tamamlar.
Bu kitabı sayesinde de en çok satanlar listesine giren yazar kendini bir anda farklı bir Dünya’da bulur. İşte bu kitabın adı Şeker Portakalı. Aydın Emeç tarafından Türkçeye çevrilen değerli romanda yoksul bir ailenin oğlu olan bir çocuğun yüzmeye daha yeni başladığında ileride yüzme şampiyonu olmasının hayalini kurmasını ve bu hayali için ilerlerken hayatın ona nasıl oyunlar oynadığını ve onu nasıl farklı yerlere sürüklediğini anlatıyor.
Şeker Portakalı okuyucularına tam bir hayat dersi sunuyor ve hayata dair gerçekleri su üzerine çıkartıyor.
Bunu yaparken de okuyucunun kendi geçmişinden parçaları bulmasını ve hayatı daha iyi anlamasını sağlıyor.
Şeker Portakalı beş yaşında ki Zeze isimli bir çocuğun acı hikayesini anlatıyor. Çok fakir bir ailenin çocuklarından biri olan ve beş yaşında olmasına rağmen hayal gücü ve zekası çok gelişmiş olan Zeze çok yaramaz bir çocuktur ve o yüzden mahalle içerisinde şeytan olarak anılmaktadır.
Çok meraklı olan ve çevresinde ki her şeyi keşfetmeye çalışan bu çocuğun diğer bir ilginç noktası ise okumayı çok erken sökmesidir. Bu yüzden öğretmeni tarafından sevilen Zeze’nin şeytan olmadığı bir tek öğretmeni tarafından birde kendisi gibi sarışın olan ablası inanmaktadır.
Zeze’nin babası işsizdir ve aile bu yüzden büyük bir fakirlik çeker, taşınmak zorundadırlar ve bu Zeze’ye acı verir. Bu acısını azaltmak için ise Zeze’den bir şeker portakalı fidanı seçmesi istenir. Zeze bir tane fidan seçer ve kendi fidanı olduğu için ona büyük bir ilgi gösterir.
Fakat bu şeker portakalı fidanının bir özelliği vardır oda Zeze ile konuşmasıdır. İkili bu sayede çok iyi arkadaş olur ve Zeze tüm gün yaptıklarını şeker portakalı fidanına anlatmaya başlar.
Yeni yıl gerçekleştiğinde Zeze’de her çocuk gibi hediye bekler fakat ailesi çok fakir olduğu için pek umudu yoktur. Buna rağmen pabuçlarını kapının önüne koyar ve odasında beklemeye başlar.
Gelenek olarak babasının kapının önüne pabuçların başına hediye koyması gerekir ve Zeze merakına yenik düşerek kapıya gider ve kapıyı açar.
Tahmin ettiği gibi hediye yoktur fakat babası ıslak gözler ile ona bakar o an babasının acısını hisseder fakat artık çok geçtir. Yaptığı bu8 davranışı ile babasını çok üzmüştür ve bunu telafi etmek için babasına hediye almaya karar verir.
Bunun için ayakkabı boyası kutusu alır ve yollara düşer, işler çok iyi gitmez ama yinede hediye için parayı bulmayı bir şekilde başarır.
Hediyeyi alıp babasına verdiğinde artık ondan mutlusu yoktur. Onun içinde hem bir melek hem bir şeytan vardır.
Bir taraftan yaramazlıkları ile herkes ona bela okurken diğer taraftan öğretmeninin masasında ki vazo boş kalmasın öğretmeni üzülmesin diye çabalayan bir çocuktur Zeze.
Hayallerinden bir tanesi ise yarasa gibi kasabanın en havalı arabası olan Portekizlinin arabasına asılarak rüzgarı hissetmektir. Bir gün cesaretini toplar ve bunu dener fakat denemesi ile başarısız olması Portekizliden dayak yemesi bir olur. Ogün büyüdüğünde Portekizliyi öldüreceğine yemin eder.
Bundan sonra artık günlerini Portekizliden saklanarak geçirir ve Portekizli ona pek rahat vermez. Arabası ile hava yapması Zeze’yi daha bir kızdırır ama elinden bir şey gelmez.
Bir gün yaramazlık yaparken kendini keser ve dayak yememek için bunun ailesinden gizler. Okula toparlayarak giderken Portekizli onu fark eder ve onu arabasına alır, okula gitmek yerine Zeze’yi Eczaneye götürür ve yarasına baktırır. Daha sonra ona limonata ile pasta ısmarlar, Portekizlinin kötü birisi olmadığını anlayan Zeze onunla dost olmaya karar verir ve ondan sonraki günlerde Portekizli ve arabası ile geçirir.
Portekizli ile öyle yakınlaşmışlardır ki artık onu babası gibi görmeye başlar. Hayatında sevdiği tek kişi Portekizli olmuştur.
Zeze yaramazlıklarına devam eder ve ailesi de artık onu sürekli döver, artık Zeze’yi dövmek alışılageldik bir durum haline gelmiştir. Fakat zamanla dayağın dozu artar ve ablası ile babası Zeze’yi çok kötü döver.
Öyle ki Zeze artık dışarı çıkamaz hale gelmiştir. Zeze bir anlamda ratık ölmeyi istemektedir ve bunun için tek yol olarak trenin altına atlamayı düşünür. O bunun planını kurarken kötü haber gelir, Portekizli arabasının içerisinde iken tren arabaya çarpmıştır. Araba paramparça olmuştur ve Portekizli ölmüştür.
Hayatında ki en sevdiği kişiyi kaybetmek Zeze’yi yaşayan bir ölü haline getirir. Tam o sırada Şeker Portakalının yol yapımı için kesileceği söylentisi de çıkmıştır.
Tüm aile Zeze’nin bunun için bunalıma girdiğini düşünür. Zeze öyle kötü olur ki tüm kasaba haline acır ve bir zamanlar şeytan diye çağırdıkları Zeze’yi ziyarete gelirler. Fakat hiçbir şey Zeze’yi kendine getiremez, bir tek en iyi arkadaşı olan Şeker Portakalı fidanı ile konuşur. Fakat onun da artık ömrü sınırlıdır ve Zeze bir şekilde hayatına devam etmek zorundadır.
minikblog sizin için bloglamayı sürdürecek…